E-posta Gönderin

avukat@alialtin.av.tr

Bizi Arayın

+90 (532) 251 56 81

CEZA HUKUKU

CEZA HUKUKU

 

Kaynağını, doğrudan Anayasadan, Kanunlardan, Milletlerarası Sözleşmelerden; dolaylı olarak ise Yüksek Mahkeme Kararları ve Doktrinden alan Ceza Hukuku; kamu hukukunda suç teşkil eden fiilleri ve bunlara uygulanacak yaptırımların neler olduğunu gösteren hukuk disiplinidir.

 

Ceza hukuku, sahip olduğu yaptırımların önleyici etkisiyle “hukuki değerlerin korunması” fonksiyonu görmektedir. Bu yüzden elzemdir ve “son çare” dir. Zira ceza hukuku yaptırımları birey hak ve hürriyetlerine doğrudan müdahale niteliği taşır. Bu hak ve hürriyetleri güvence altına almak içinse bazı prensipler belirlenmiştir:

 

  1. Kusur İlkesi

Bu ilkeye göre fail, işlediği suçtan dolayı ancak kusurlu ise cezalandırılabilir ve cezası kusuru oranında olmalıdır. Güvenlik tedbiri ise yine bir ceza hukuku yaptırımı olmakla beraber kusurun aranmadığı, korumaya ve iyileştirmeye yönelik yaptırımlardır. O halde diyebiliriz ki: Ceza yaptırımı için “kusur”, güvenlik tedbiri yaptırımı için ise “tehlikelilik” esas alınır.

Ayrıca kusur ilkesi, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi ile yakından ilgilidir. Bu ilke, TCK’da ceza sorumluluğunun şahsi olduğunu, kimsenin başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamayacağını belirtir.  Dolayısıyla bu ilke kusur kimdeyse onun ceza alacağı, cezasının da kusuru oranında olacağı sonucuna vardırır.

 

  1. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi

Bu ilkenin özü Anayasanın 38. Maddesinde karşımıza çıkmaktadır: “(1)Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. (2) Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. (3) Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.”

Özetle; kimseye kanunda açıkça sayılan haller dışında  ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz; ayrıca kanunda yazılı olan ceza ve güvenlik tedbirleri dışında başka bir cezaya hükmolunamaz.

 

Bu ilke bizi kıyas yasağına götürür; kıyas,hakimin karşılaştığı somut olayda ceza hukukunu oluşturan kaynaklara bakması ve somut olayda işlenen fiili suç olarak bulamayıp, benzeri bir fiille değerlendirmesi ve onun da suç olduğu kanaatine varmasıdır. Hakkında hüküm bulunan başka bir olay ile benzerlik kurularak yapılan bu muhakeme ceza hukukunda YASAKLANMIŞTIR. Zira, suçlar kanunda “açıkça” ve “belirli” bir şekilde sayılmıştır.

 

SUÇ TEORİSİ’ nin konusunu ise “haksızlığın” gerçekleşmiş sayılması için gerekli olan unsurlar oluşturur. Her suçta bulunması gereken üç yapısal ve zorunlu unsur vardır: Maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılık. Bu üç unsuru incelediğimizde, somut olayda fiilin suç olup olmadığını tespit edilebilmektedir.

 

  1. Maddi Unsur

Suçun maddi unsurunu fiil, netice, nedensellik bağı, fail, mağdur, suçun konusu oluşturur.

İlk olarak fiil gereklidir, çünkü fiilsiz suç olmaz ve tabii ki iradenin devre dışı kaldığı durumlarda, fiilden söz edilemez. Salt düşünce ise cezalandırılamaz. İkinci olarak netice gereklidir, yani fiil dış dünyada bir değişiklik meydana getirmelidir. Üçüncü olarak nedensellik bağı gereklidir, yani netice fiil sebebiyle gerçekleşmiş olmalıdır. Fiil dışında meydana gelmiş bir netice faili bağlamaz. Dördüncü olarak, tabii ki fail gereklidir. Fail gerçek kişilerdir, tüzel kişiler fail olamaz. Beşinci olarak suçun konusu gereklidir. Suçun konusu, üzerinde fiilin icra edildiği eşya veya şahsın fiziki, maddi yapısıdır. Örneğin hırsızlık suçunun konusu taşınır bir maldır. Son olarak ise mağdur gereklidir. Mağdur zarar gören kişidir ve mağduru olmayan suç yoktur.

 

  1. Manevi Unsur

Suçun manevi unsuru denildiği zaman, fiilin kasten mi yoksa taksirle mi işlenmiş olduğuna bakılır. Kast ve taksir haksızlık teşkil eden fiilin işleniş şeklidir. Bilindiği üzere kasten işlenen fiillerde suç bilerek ve istenerek gerçekleşmiştir. Taksirle işlenen fiillerde ise suç, neticesi öngörülemeyerek, dikkatsizlik ve/veya özensizlik hasebiyle gerçekleşmiştir. Taksirli fiilin cezalandırılmasının sebebi ise objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranmanın neticesinde oluşan suçun da bir cezasının var olması gerekliliğidir.

 

  1. Hukuka Aykırılık

Bu unsuru açıklarken karşıt ispat yöntemi kullanmak yersiz olmaz. Hukuka uygunluk nedenlerinin olmadığı her olayda, diğer unsurlar da gerçekleştiyse, hukuka aykırılık vardır ve suç oluşmuştur diyebiliriz. O halde hukuka uygunluk nedenlerini bilmek yeterli olacaktır ve bunların dışında kalanlar zaten hukuka aykırıdır:

 

  1. Görevin ifası: Kanunun hükmünü yerine getiren kimse cezalandırılamaz. Fiili hukuka uygundur. Polis memurlarının görevinin gerektirdiği sınır içerisinde zor ve silah kullanabilmesi bu hususa örnek verilebilir.
  2. Meşru savunma: Şahsa veya üçüncü bir kişinin hakkına yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, “orantılı” olarak defetme gereksinimi ile işlenen fiillerden ötürü faile ceza verilmez. Bu bir hukuka uygunluk sebebidir.
  • Hakkın kullanılması: Hukuk düzeni kişilere herhangi bir konuda hak tanımış ve bu hakkın sınırları içinde bir fiil gerçekleştirilmişse, artık hakkın kullanılmasını oluşturan fiil hakkında hukuka aykırılık değerlendirmesinde bulunulamaz.
  1. İlgilinin rızası: Bunun hukuka uygun olması için, kişinin üzerinde tasarruf edebileceği bir hakkı olmalı, bu hakkına ilişkin olarak bir rıza açıklaması olmalıdır. Bu rıza sonucu işlenen fiillerde hukuka aykırılık olamaz.